9 Ağustos 2016 Salı

Alamet i Farika

ALAMET I FARIKA

Çok sevdim.! Bu zamana kadar sevdiğim tüm kadınlardan farklı bir kadındı. Neden bilmiyorum ama hissettiklerim bu kadına karşı çok farklıydı. Uzun süre önce görmüştüm kadını. Adını bilmiyordum. Sadece uzaktan seviyordum. Daha sonra öğrendim ki yakın bir arkadaşım ile çıkmaya başlamışlar. Sustum. Yakınındayken aramızda okyanuslar vardı. Sonra tanıştık. Okul kapandı, kadının gitme vakti geldi. Otogara götürdüm kadını ve sevgilisini. Vedalaşırken bana sarıldı. Ama öyle sıradan sarılmaları, ruhsuz, samimiyetsiz tüm sarılmaları kastetmiyorum. Öyle sıkı ve içten sarıldı ki, tüm hücrelerime, iliklerime kadar hissettim kadını. Bu zamana kadar bana onun gibi ne annem, ne babam ne de bir başkası sarılmıştı.
Aradan uzun bir tatil geçti. Ve kadını ilk gördüğüm yerde gördüm. Yine o hücrelerime, iliklerime kadar hissettiren sarılışıyla aldı bedenimi kollarının arasına. Ertesi akşam beraber yemek yedik ve yürüyüş yaptık. Yakşalık 11 kilometre kadar yürüdük. Omzumda taşıdım, yüzünü avuçlarımın arasına aldım, elini tuttum ve öptüm. Dudaklarından kalbime inen bir ateşle sarsıldı bedenim. Sabaha kadar vakit geçirdik. Sarıldı, öptü, kokladı.
Kadının yanında kendimi öyle mutlu hissediyordum ki sanki zaman durmuş, insanlık yok olmuş gibi oluyordu. Beynim; ondan, onun dokunduğu şeylerden, ona ait olan şeylerden ve sesinin tınısından başka hiç bir şeyin varlığını kabul etmiyor ve algılamıyordu. Ama yanında değilken; dünyanın tüm acıları, kederleri, umutsuzlukları, çöküntüleri, ölmüş çocuklar, solmuş papatyaları siyanür gibi ciğerlerime, kalbime, mideme doluyordu.

Bir akşamüstü kadın oturdu karşıma ve konuştu. Sesi mitolojilerde en acı verici yaratıkların sesi gibi işliyordu bedenime, hücrelerime. Kadın acı konuştu. Ve ben acıyı hiç sevmediğimi söyleyemedim.
Kadın sevmiş. İmkansızı sevmiş. Olmayacak kişiye olmayacak umutlar bağlamış. Üzmüşler kadını. Konuşurken eli kalbinin üstünde duruyordu. Anlamıştım. Konuşmasa, anlatmasa da elinin orada duruşundan kadının acılarını görebiliyordum. Minik kalbinin her atışında ki elinin mikrosantimlik hareketinden görebiliyordum içinde kopan fırtınalarını. 
Ama konuştu. Konuşmasın isterdim ama konuştu. Her kelimesiyle vücuduma, kalbime, iliklerime kadar acı yerleşti. Bir adamı sevmiş zamanında. Ve benim tüm tavırlarımda o adamı görüyormuş. Sanki karşısında konuşurken, hareket ederken, ben yok oluyor ve o beliriyormuş. 
O an hayatımda hiç kalmadığım kadar çaresiz kaldım. Adamı tanımıyordum. Ve hangi davranışlarım, hangi ses tonum, hangi bakışım, hangi cümlem benziyor bilemiyordum. Çaresizce sevdiğim kadının karşısında, sevdiği adam oluyordum ve buna engel olamadığımdan tüm kemiklerim kırılıyor, yeniden kaynıyor ve yeniden kırılıyordu.
Ve devam etti. Bir başka evrende mutlaka karşılaşacağız ve o zaman seni sen olduğun için seveceğim dedi. O an onu da kendimi de öldüresim geldi. Bir silahım olsaydı onu da kendimi de oracıkta, tren yoluna bakan pencerenin önünde ki krem rengi koltuğu kana bulayarak öldüresim geldi.
Bir anlaşma yaptık. Başka bir evrende buluşana kadar arkadaş olacağız diye. Evet ben sana aşık bir arkadaş olacaktım ama yine de arkadaş olacaktık. İyi günümüzde de kötü günümüzde de yanımızda olacaktık birbirimizin.

   Aradan 2-3 gün geçti. Bu geçen süre zarfında birlikte çok uzun saatler geçirdik. Hatta bugün sabah kadar 13 saati birlikte geçirdik. Evim uzak ve son otobüs kalkalı saatler olduğu için, onda kalabileceğimi söyledi. Sevdiğim kadının evinde olabilecektim. Onu gören duvarlar, tablolar, koltukların arasında uyuyacak, dudaklarının arasına değmiş bardaklardan su içecektim. Sabah, kadının işleri olduğundan erkenden kalkıp eve gitmeliydim. 

Sabah güneşi; bir kaç saat içinde meydana gelecek, cehennemi dünyaya taşıyacak ateşin sıcaklığını peşin peşin vurmaya başladığında kan ter içinde uyandım. Bir sigara içtim. Göğsümde anlamlandıramadığım bir ağırlık vardı. Sigaramı söndürdükten sonra sessizce kadının odasına gittim. Saatin kaç olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Kadın korkuyla sıçradı. Biraz önce dışarıdan gelen sesin üzerine benim odaya girmem kadını korkutmuş öyle dedi.
Saatin daha erken olduğunu biraz daha uyumamız gerektiğini söyleyip yattı. Odadan çıktım, mutfağa geçip bir sigara daha yaktım. Ama çektiğim her nefeste ciğerlerime derin okyanuslar doluyor nefes almamı güçleştiriyordu. Sigaramı içtikten sonra yatıp uykuma devam ettim. Ve kadının sırça ses tonuyla uyandığımda göğsümde ki tüm ağırlık aniden yok oldu.
Uyanmam gerektiğini, bir arkadaşının işe geçerken uğrayacağını ve sebebini bilmediğini söyledi. Bir sigara daha yaktığım sırada kadının telefonu çaldı ve kapıya bakmak için aşağıya indi. Sigaramın büyük bölümünü içmiştim ki kapı açıldı. Kadının parmakları tanımadığım bir adamın parmaklarına dolanmış vaziyette mutfağa girdiler. 
Her kelimesi hayatımdan 10 sene götürdüğü 4 kelimelik bir cümleyle hayatımın anasını sikti. ‘’Erkek arkadaşım sürpriz yapmış.’’ 
Hiç bozmadan o kadar güzel oynadım ki rolümü, Ferhan Özpetek görse ayakta alkışlardı. İçimde bir darbenin en aşifte anları yaşanırken, hiç acısı olmayan bir insan edasıyla konuşuyordum kadının ‘’erkek arkadaşıyla’’.
Ve evden çıktım. Eve gidene kadar kalbimin artık olmadığını, taşa dönmüş olduğunu veya o kadar çok parçalanmadan sonra bir zerresinin bile yerinde olmadığını düşünüyordum. Öyle acımıştı ki canım, öyle erimişti ki yüreğim…
Kabuslarla paramparça 2 saatlik uykudan sonra evden çıktım. Gittim kafeye oturdum. Bir şeyler okuyayım derken kadını adamla elele gördüm. Artık bir kalbimin olmadığında canım acımaz derken, o olmayan kalbimin boşluğuna doldu acı. Teşekkürler kadın. İnsan kalbi olmasa da damarlarına acı pompalanarak da yaşarmış bunu anladım.

                                                               Kırmızı Kısa Anadolu
                                                                     07.08.2016 Pazar Saat:20:35

3 yorum:

  1. Yüreğime boğalar oturdu. Bu ne yaa?? Keşke öykü falan olsa diye aklımdan geçiriyorum. Ne denir ki bilemedim. Pess..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke ölseydim de yaşamasaydım o anı dedirten cinsten bir olaydı :(

      Sil
    2. Boyu devrilsin diyesim geldi de bu sözde genelde erkeklere denirdi. Neyse sıkma canını, senin canın sağ olsun.

      Sil