5 Mayıs 2016 Perşembe

AYVALIK KAMPI


Ayvalık Kampı



         Merhaba dostlar. Bu yazım Ayvalık'da yaptığım kamp anılarım ve yol maceralarım üzerinedir. 
Keyifli okumalar diliyorum.


Ayvalık'da kamp yapmadan tam bir hafta önce Muğla'da kamptaydım. Muğla'nın o doğasının ardından Balıkesir'e gelip de şehir hayatının içine girince kendimi tutamadım ve Ayvalık'a kampa gitmeye karar verdim.

İlk olarak gittiğim yabancı dil kursunda ki sınıf arkadaşlarıma teklif ettim. Ama sanırım macera ruhları olmadığından hiç sıcak bakmadılar bu fikre. Daha sonra bir kaç arkadaşıma sordum onlardan da olumlu bir cevap alamayınca Interrail Türkiye Otostop ve Camprail guruplarına Ayvalık kampına gideceğimi ve kendime arkadaş aradığımı yazdım. 

Ve yine Balıkesir'den tanıdığım ama çok da samimi olmadığım Canan A.'dan mesaj geldi ve bana katılmak istediğini söyledi. Memnuniyetle kabul ettikten sonra biraz detayları görüştük.

Bu arada Camprail gurubunda dolaşırken Deniz A.'nın ve iki arkadaşının Ayvalık'a kampa gideceklerine ve arkadaş aradıklarına dair bir gönderi gördüm. İrtibat kurduk ve tanıştık. Ayvalık, Cunda'da buluşmak üzere anlaştık.


30 Nisan Cumartesi gününün sabahı, Canan ile birlikte, Balıkesir-Edremit yolu üzerinde otostopa başladık.


Yaklaşık 15 dakika kadar bekledikten sonra, bir kargo firmasının kamyoneti durdu. Edremit'e gittiğini söyleyince hemen bindik. Yol boyunca hoş ve güzel sohbetine tanık olduğumuz Murat abi ile Edremit-Ayvalık yol ayrımında ayrıldık.

250 metre kadar yürüdükten sonra Ayvalık yoluna çıktık ve otostopa başladık.
Biraz sonra iki bisikletli geldi ve sayfadan olduklarını öğrenince ayaküstü biraz lafladık. Vedalaştıktan sonra biz otostopa devam ettik onlar ise tekrardan Ayvalık yönüne pedal çevirmeye başladılar. 

5 dakika kadar bekledikten sonra yaşlı bir çift durdu ve bizi aldı. 
Bülent amcamız edebiyat öğretmeniymiş. Biraz muhabbet ettikten sonra babam ile aynı okulda bir süre görev yaptıklarını öğrendim. Ve eğitim hayatımda en değer verdiğim, bana İngilizceyi sevdiren, hayat tecrübelerini bir dost gibi aktaran değerli öğretmenim Mustafa Çam'ı ve babasını tanıdığını da öğrenince muhabbetimiz iyice koyulaştı.

Bizi Ayvalık'a kadar getirdiler ve sahilde kardeşinin işlettiği kafede çay ısmarladılar. Şans ve bol para getirmesi için bana ve arkadaşıma 1 kuruş verdi :). Çaylarımızı içtikten sonra izinlerini isteyip kalktık.

İlk durağımız Saatli Cami oldu.



Kesin bir kayıt olmamakla birlikte bu cami, 1850 dolaylarında Agai Ianni Kilisesi olarak inşa edilmiş.
Caminin imamından izin isteyip içeriye girdik. Hiç bir ikon olmamasına rağmen, iç mimarisinden de anlaşıldığı üzere daha eskiden kilise olarak kullanıldığı göze çarpıyordu.



Tam çıkmak üzereyken ezan okunmaya başladı ve caminin içerisinde ki akustiğin beni derinden etkilediğini söylemek isterim.

İkinci durağımız, Saatli Cami'nin biraz ilerisinde bulunan Taksiyarhis Kilisesiydi. 
Bahçesine girdiğim anda kendimi bir zaman tünelinde hissettim. Çünkü mimarisi ve avlusunda ki yer döşemeleri beni alıp çok çok eski zamanlara götürdü. Bir müddet orada öylece durup avluyu ve binayı izledim. 


Daha sonra gişeden 5 TL karşılığında bilet alıp içeriye girdik. 
İçeride bizi bambaşka bir mimari karşıladı. Açıkçası böylesi bir fark beklemiyordum. Gerçekten hayranlıkla, ağzım açık inceledim her ayrıntıyı.


Kiliseden çıktıktan sonra tarihi Ayvalık evlerinin aralarından dolaşa dolaşa meydana indik tekrar ve otostop çekmeye başladık. 
Daha yeni başlamışken bir abi durdu ve Cunda yoluna kadar götürebileceğini söyledi.
Biz de kabul ettik ve bindik. 
Kısa yol için kısa bir sohbet esnasında, önceki gün baba olduğunu öğrendik. Gerçekten heyecanı yüzünden okunuyordu. :) Bizi Cunda ayrımında bıraktı.

Oradan otostopa devam ettik. Çok geçmeden baba-oğul durdu ve bizi Cunda'da bulunan Sevim ve Necdet Kent Kitaplığına kadar götürdüler.


Aşıklar Tepesi diye de geçen bu yerde biraz dinlenip manzaranın tadını çıkarttıktan sonra Cunda'da bulunan Taksiyarhis Kilisesine doğru yürümeye başladık. 
5 dakika yürüdükten sonra kiliseye ulaştık.

Tek kubbeli, bazilika tipinde, dikdörtgen planlı yapı, Neo Klasik mimariye sahip. Ve Koç ailesi tarafından restorasyon edilip oyuncak müzesi olarak kullanıma sunulmuştur. Yine 5 TL ücret ödeyerek içeriye girebilirsiniz. Ücretli imiş deyip de girmemezlik yapmayın derim.

Fotoğraf Aşıklar Tepesi mevkinden çekilmiştir.



Kiliseden çıktıktan sonra bir şeyler yemek için Cunda sahiline geçtik. Yemeğimizi yedikten sonra, gurupta haberleştiğimiz Deniz ile irtibata geçip buluştuk. Kamp için yiyecek ve içecek alışverişi yaptıktan sonra, kamp kuracağımız yere doğru yürümeye başladık. Sezon henüz açık olmadığı için, ve gittiğimiz yer sadece yazlık sitelerin bulunduğu yer olduğundan hiç araç geçmiyordu. Bu yüzden otostop düşüncemiz hayal oldu ve sıcakta yürümenin biraz eziyetini çektik. Cunda sahilinden Çatalkaya mevkine kadar yürüdük. Ama kamp kurabileceğimiz bir ağaç atlı gölgelik yer bulamadık.

Geldiğimiz yöne doğru, sitelerin olduğu bir bölgede ağaçlık bir alan görünüyordu. Biz de geri dönüp oraya bakmaya karar verdik. Vardığımızda gerçekten tam kamp kurulacak bir alanla karşılaştık. Hiç zaman kaybetmeden çadırlarımızı kurduk ve biraz dinlendik. Daha sonra ateş yakıp akşam yemeklerimizi yedikten sonra kırmızı şarap eşliğinde eğlenceli bir muhabbete başladık. 
Yol yorgunu olduğumuz için saat 02:00 gibi yatıp uyuduk.
Gece boyunca şiddetli rüzgar vardı ama sıkı giyindiğimiz ve üstümüze de battaniye aldığımız için üşümedik. Hatta bir ara terlediğimi söylemeliyim.

Sabah kalktık ve bakkaldan ekmek, yumurta, sosis, domates vs alıp geldik. Sosislerin bir kısmını ateşte kızarttık, kalanlarla da sosisli yumurta yaptık. Ve çayımızı demledik demeyi çok isterdim ama poşet çayımız vardı :D




Kahvaltının ardından, Çatalkaya'ya kadar yürüyüp tırmanmaya karar verdik ama Burak bize katılmak istemedi. Balıkesir'den birlikte geldiğimiz arkadaşım Canan'ın geri dönmesi gerektiği için onu minibüse kadar götürdük. Vedalaştıktan sonra Deniz ve Kadir ile birlikte Çatalkaya'ya doğru tırmanmaya başladık. Tepeye ulaştığımızda ise tüm Cunda ayaklarımızın altındaydı.




Kayanın üstünde yaklaşık yarım saat geçirdikten ve manzaranın keyfini çıkarttıktan sonra kamp alanına doğru geri yola çıktık. 

Sitelerin arasında ki yollardan geçerken bahçede bir abi denk geldi ve kendisine; ileride kamp yaptığımızı ve yemeğimizin bitmek üzere olduğunu, eğer fazla patatesi varsa verip veremeyeceğini sormamız üzerine gayet samimi bir şekilde bize beklememizi söyledi ve içeriye girdi. Geri geldiğinde elinde koca bir poşet, poşette; portakal, domates, soğan, salatalık, pazı, kırmızı biber vardı. (Patatesi unutmuş olmalı) Kendisine çok teşekkür edip kamp alanına döndük.

Akşamüstü atıştırması olarak 2 paket makarneks yedikten sonra, kart oyunu olan Pis Yedili oynamaya başladık. Baya keyifli oyunun sonunda kurt kadar acıkmış bulduk kendimizi. Akşam yemeği yapmak üzere iş planlaması yaptık. Odun toplandı, sebzeler yıkanıp doğrandı, su kaynatıldı ve kirli bulaşıklar yıkandıktan sonra yemek yapma faslına geçildi. 

Akşam yemeği olarak; Soslu makarna ve kısır yapacaktık.
Makarna sosunu; Kırmızı biber, domates, tuzot, soğan ve kırmızı şarap ile hazırladık.
Kamp ateşinde pişen soslu makarnanın ne kadar lezzetli olduğunu anlatamam sizlere.
Güzelce karnımızı doyurduktan sonra gece saat 03:00'a kadar ateş başında güzel muhabbetler ettik ve uyuduk. 

Sabah kalktığımızda rüzgarsız ve sıcak bir güne uyandık. Sabah kahvaltısı olarak önceki günden kalan malzemelerden sosisli yumurta yapacaktık ki, gece kedilerin sosisleri çaldığını fark ettik :D
Büyük bir hüsranla menemen yapmaya karar verdik.
Bu arada Kadir'in doğum günü olduğunu öğrendik. Kendisine Cunda'da ufak bir sürpriz yapmayı da ihmal etmedik :)


Güzel ve keyifli bir kahvaltının ardından, çantalarımızı, çadırlarımızı ve çöplerimizi toparlayıp dönüş yolu için Cunda merkeze döndük. 

Tarihi Taş Kahve'de çay içerken, Deniz bakkaldan aldığı ıslak kekin üzerine kibrit dikip getirdi ve Kadir'in doğum gününü kutladık :) Hediye olarak da Kinder Sürpriz almış. Bir küçük yumurta ve ıslak kek ile mutluluğun, paha biçilemez değeri gülüşlerden belli oluyor.


Gezgin usulü ufak bir kutlamanın ardından, ben Balıkesir istikametine, Deniz ve Burak da İzmir istikametine gitmek üzere otostopa başladık. 2 farklı kamyonet kasasında Ayvalık'ın çıkışına kadar geldik. Ve artık yollarımızın ayrılma vakti gelmişti. Vedalaşıp aynı yolun farklı şeritlerinde otostopa başladık. 

İlk binen ben oldum. Ve Edremit'e kadar Cem abi ile birlikte yol aldım. Kendisi de zamanında kamp yapmayı çok seven, ama şimdi işten güçten vakit bulamadığından yakınan bir abimizdi.
Edremit-Balıkesir yol ayrımında vedalaştıktan sonra 2 km kadar yürüdüm. Çünkü karadut suyu 2 km yazıyordu :D Biraz hoş muhabbet ile kendime bir bardak karadut suyu ısmarlattıktan sonra otostopa başladım.

Yaklaşık olarak 20 dakika kadar sonra bir traktör durdu. ''Havran'a gidiyorum. Oraya kadar götürebilirim?'' dedi. Bulunduğum yerden Havran 3 km olmasına rağmen iyi niyetinden ve yardımseverliğinden kabul ettim ve atladım traktörün üstüne :)


Tabi kasası olmadığı için tekerleğin üstünde gittim. Ve ilk traktör maceram 3 km sürdü :)

Teşekkür edip indim ve tekrar otostopa başladım. Bu arada hava da kapanmış yağmur çiselemeye başladığı sırada, Balıkesir'de yaşayan ama ilaç mümessili olduğu için çevre ilçelere sık sık gidip gelen Ümit abi durdu ve beni aldı. Kendisinin de tam bir doğa hayranı olduğunu, çocukluk hayalinin Baba Dağ'dan paraşütle atlamak olduğunu ve bu hayalini daha yeni gerçekleştirebildiğini, özgür ruhlu ve dolaşmayı seven biri olduğundan bahsederek yolu yarıladık geri kalan yarısında da Ayvalık kampıyla ilgili anılarımı anlatarak geçirdik. Balıkesir'e girdikten sonra beni çevre yolu girişinde indirdikten sonra yoluna devam etti.
Ben ise bir sürü güzel insan tanımanın, doğada bir kaç gece geçirmenin, ve güzel anıların eşliğinde evimin yolunu tuttum.

Ayvalık Kampı da bu şekilde sona erdi değerli dostlar. Sabırla yazımı okuduğunuz için teşekkür ediyor bir sonraki gezi planlarım için önerilerinizi bekliyorum. 

Esenlikle kalın.

                                                                
                                                           Yol açık, yola çık.!

2 yorum:

  1. Topluluğumuzda gördüm bu postu ve ziyaret etmek istedim. Ilk kez geliyorum bloğunuza affola :) 1 yıldır blog yazıyorum ama ilk defa böyle uzun bir yazıyı sonunu kadar okudum . Takibinizdeyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim :) Ben de blog yazmaya yeni başladım ve yorumunuz cesaretlendirdi. Müsait olduğum bir vakit ben de blogunuza göz atacağım

      Sil