24 Aralık 2016 Cumartesi

Sabah Ayazının İt Titreten Beş Buçuğu


Sabah Ayazının İt Titreten Beş Buçuğu

 Mesela buz gibi bir Eylül akşamında içimi ısıtabilirsin. Öyle süslü püslü aşk sözleri söylemene gerek de yok. Bir ''Nasılsın?'' dedin mi içim sımsıcak oluyor benim. 
Bir ''Nasılsın?'' diyemez misin?

 Paramparça kalbimi toplamana gerek yok. Özledim dediğinde kendiliğinden kırıklar kaynıyor yerlerine. 
Bir ''Özledim'' diyemez misin?

 Diyemezsin tabi. Şimdi başka şehirde başka bir adamın yanındayken bana seni özledim diyemezsin. Etik değil. Çünkü çok etik dünyanın en etik ülkesinde yaşıyoruz. Bana ''Seni özledim'' diyemezsin. 

 Ama ben seni özledim. Peki bu etik mi? S*kerim etiğini gel artık.. Hatırlıyor musun bu fotoğrafı? Gecenin 04:00'ünde tanımadığımız bir yabancıyla dolaşırken, yabancının ikram ettiği iç çekirdek yerken çekmiştik. Çekirdekleri kuşlar yedi, yabancıyı günler, bizi mesafeler yedi. Yedi de ne yedi. Bir bütün hafta. Kaç bütün hafta geçti? Kasım bitti. Ben bittim. Biz bittik. Kar yağmıyor sen gelmedikçe. Kardan adam yapar mıyız sabah ayazının it titreten beş buçuğunda, tren garında ya da tren yoluna nazır kimsesiz bir parkta? 

 Velhasılı kelam, zat-ı şahaneni özledim. Gel artık. Özlem iyice arsızlaştı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder